deneme bonusu veren siteler - bahis siteleri

NÜKAD, “Radyasyon ve NGS'lerle İlgili Önyargıları Aşmanın Tek Yolu Öğrenmek, Anlamak”

GÜNCEL (İHA) - İhlas Haber Ajansı | 22.07.2019 - 14:23, Güncelleme: 22.07.2019 - 14:45 2821+ kez okundu.
 

NÜKAD, “Radyasyon ve NGS'lerle İlgili Önyargıları Aşmanın Tek Yolu Öğrenmek, Anlamak”

Türkiye’de “Nükleer Alanda Kadınlar” (NÜKAD) - “WIN (Women in Nuclear) Global Turkey” Üyesi Yüksek Nükleer Mühendisi Gülçin Sarıcı Türkmen, radyasyon ve nükleer santraller konusunda önyargı ve korkuların daha çok bilmemekten kaynaklı olduğunu söyledi.

Türkiye’de “Nükleer Alanda Kadınlar” (NÜKAD) - “WIN (Women in Nuclear) Global Turkey” Üyesi Yüksek Nükleer Mühendisi Gülçin Sarıcı Türkmen, radyasyon ve nükleer santraller konusunda önyargı ve  korkuların daha çok bilmemekten kaynaklı olduğunu söyledi. Aynı  zamanda Nükleer Enerji Mühendisleri Derneği Üyesi olan Türkmen, “Bir  nükleer güç santrali civarında yaşayan bir insan yılda ortalama  yaklaşık 0,0001 milisievertlik (mSv) etkin doza maruz kalır. Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK) tarafından açıklanan doğal radyasyon  miktarı yıllık ortalama 2,4 – 2,8 mSv arasında olduğu göz önünde  bulundurulursa NGS’lerden kaynaklı radyasyona maruz kalmanın oldukça  düşük olduğunu görebiliriz. Radyasyon konusunda da, nükleer santraller  konusunda da ön yargılar ve korkular, bilmemekten kaynaklanıyor. Bu  konuda gerçekleri öğrenmek yerine efsanelere, mitlere inanmayı tercih  ediyorlar. Bu direnci kırmalıyız. Bilime inanmalıyız. Radyasyon ve NGS’lerle ilgili ön yargıları aşmanın tek yolu araştırmak, öğrenmek ve  anlamak” dedi.   Radyasyon ve nükleer santrallerle ilgili merak edilenleri  yanıtlayan Türkmen’in ana mesajları şöyle oldu:   Radyasyon nedir? Normal ve insan sağlığına zararlı olmayan miktarı  nedir?   Radyasyon, elektromanyetik dalgalar veya atom altı parçacıklar ile  taşınan enerjidir. Radyasyonun insanlar ve canlılar üzerindeki  etkilerini daha iyi anlayabilmek için doğal kaynaklardan alınan  radyasyon dozlarını incelemek bir fikir verecektir. Doğadan ve  binalardan aldığımız doğal radyasyon dozları şöyledir: kozmik  radyasyondan aldığımız doz 0,4 mSv  yeryüzünden 0,6 mSv  yediklerimiz  ve içtiklerimizden 0,3 mSv  vücudumuzdaki uranyum ve toryum nedeniyle 0,2 mSv  atmosferdeki silah denemelerinden 0,005 mSv ve binalardaki  radon gazlarından 1,5 mSv. Diğer doğal kaynakları da kattığımızda  toplamda yılda aldığımız doğal radyasyon dozu dünyanın neresinde  yaşadığımıza bağlı olarak 2 ila 7 mSv arasındadır. Gerek film  çekimlerinden gerekse tedavi nedeniyle aldığımız tıbbi amaçlı  radyasyon dozu yılda yaklaşık 3 mSv kadardır. Yani, doğal radyasyon  seviyesi kadardır. Nükleer güç santralleri için ise ulusal ve  uluslararası olarak kabul edilen izin verilebilir maksimum radyasyon  dozu yıllık 1 mSv’dir. Ancak, nükleer güç santrallerinden normal salım  nedeniyle gelen katkı yaklaşık 0,0001 mSv kadardır. Özetle, doğal ve  yapay bütün radyasyon kaynakları hesaba katıldığında bir insan yılda  ortalama 10 mSv’e kadar radyasyon dozuna maruz kalmaktadır. Yapılan  çalışmalar kesin olarak göstermiştir ki, radyasyonda ancak 100 mSv’den  sonra kanserde dahil olmak üzere canlı üzerinde çeşitli semptomlar  görülmektedir.   Nükleer santraller ve radyasyon ilişkisini nasıl anlatabiliriz?   Reaktörlerden normal salım nedeniyle oluşan radyasyona maruz kalma  seviyeleri, tesislerin artan elektrik üretimine rağmen düşme  eğilimindedir. Bu, kısmen teknolojideki gelişmelerden kısmen de  radyasyona karşı alınan daha sert korunma önlemlerindendir. Genel  olarak, nükleer tesislerden yapılan salımlar çok düşük radyasyon  dozlarına yol açmaktadır. Bir nükleer güç santrali civarında yaşayan  bir insan yılda ortalama yaklaşık 0,0001 mSv'lik etkin doza maruz  kalır. Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK) tarafından açıklanan doğal  radyasyon miktarı yıllık ortalama 2,4 – 2,8 mSv arasında olduğu göz  önünde bulundurulursa, normal işletme koşulları altında NGS’lerden  kaynaklı radyasyona maruz kalmanın oldukça düşük olduğunu görebiliriz. Doğal radyasyon kaynaklarından olan kozmik ışınlar sebebiyle  insanların maruz kaldığı radyasyon miktarları bulundukları bölgeye  göre değişim göstermektedir. Yüksek bölgelerde yaşayan insanlar deniz  seviyesinde yaşayanlara göre daha fazla kozmik ışın kaynaklı  radyasyona maruz kalmaktadır. Dünya ortalaması 0,4 mSv olarak  belirlenen bu değer, And Dağlarında yer alan Quito ve La Paz  bölgelerinde küresel ortalamanın 5 katına kadar çıkabilmektedir.   Radyasyon tıpta hangi alanlarda kullanılıyor?   Bazı tıbbi durumların teşhisi ve tedavisi için X ışınları, gama  ışınları ve diğer radyasyon türleri kullanılır. Son yıllarda gelişen  teknolojilerle birlikte siklotronlarda üretilen izotopları kullanarak  daha kesin ve sofistike bir teknik olan pozitron emisyon tomografisi (PET) de tanı ve teşhis için kullanılmaktadır. PET'in en önemli klinik  rolü onkolojidedir, izleyici olarak Florin-18 ile birlikte, çoğu  kanserin saptanması ve değerlendirilmesinde en doğru yöntem olduğu  kanıtlanmıştır. Aynı zamanda kalp ve beyin görüntülemede de  kullanılır. Yeni prosedürler, PET'i bilgisayarlı X-ışını tomografi (CT) taramaları ile birleştirerek, iki görüntünün (PET-CT) birlikte  kaydedilmesini sağlamakta ve yalnızca geleneksel bir gama kamerayla karşılaştırıldığında yüzde 30 daha iyi teşhis sağlamaktadır. Alzheimerdan  kardiyovasküler hastalık ve kansere kadar çok çeşitli hastalıklarda,  birçok terapi yönteminde de radyasyon kullanılmaktadır.   Nükleer güç santrallerinde güvenlik nasıl sağlanıyor?   Nükleer Güç Santrallerinin tasarımlarının temelinde “Derinliğine Savunma İlkesi” yer almaktadır. Derinliğine savunmada amaç, radyasyon  ile kamu ya da çevre arasına kademeli bir yapıda yerleştirilen  fiziksel engellerin normal işletimde ve olası kaza durumlarında  etkinliğini sağlamaktır. Derinliğine savunma stratejisi iki yönlüdür: Birincisi, kazaları önlemek ve ikincisi, eğer önleme başarısız olursa,  potansiyel sonuçlarını sınırlamak ve daha ciddi koşullara evrimi  önlemek. Derinliğine savunma stratejisinin uygulanması, radyoaktif  maddenin çevreye salınmasını önleyen ardışık engeller dahil olmak  üzere birkaç koruma seviyesine odaklanmıştır.   Derinliğine savunma genellikle 4 seviyede yapılandırılmaktadır. Bir seviye başarısız olursa, sonraki seviye devreye girer. Birinci  koruma seviyesinin amacı, anormal işlemlerin ve sistem arızalarının  önlenmesidir. İlk seviye başarısız olursa, anormal işlem kontrol  edilir veya ikinci koruma seviyesi ile arızalar tespit edilir. İkinci  seviye başarısız olursa, üçüncü seviye güvenlik fonksiyonlarının  belirli güvenlik sistemlerini ve diğer güvenlik özelliklerini  etkinleştirerek daha da bariyerlerin bütünlüğünün korunmasını sağlar. Üçüncü seviye başarısız olursa, dördüncü seviye, dış radyasyon  salınımlarıyla ciddi kaza koşullarını önlemek veya azaltmak için kaza  yönetimi ile kazanın ilerlemesini sınırlar. Son amaç (beşinci koruma  seviyesi), tesis dışı acil durum müdahalesi yoluyla önemli dış  salınımların radyolojik sonuçlarının azaltılmasıdır. Fukuşima  kazasından sonra NGS’lerde güvenlik teknolojileri daha da  geliştirildi. Akkuyu NGS de Fukuşima sonrasında çıkarılan derslere  uygun şekilde tasarlanmıştır.   Radyasyon konusundaki kaygılarda Türkiye de önde gelen ülkelerden. Bu konuda toplumun hassasiyetlerini gidermek için ne yapılabilir?   İnsanoğlunun yüzyıllardır bilemediği ya da anlayamadığı bir durum  ile karşılaştığında gösterdiği ilk refleks her zaman korkmak olmuştur. Radyasyon korkusunu da bu şekilde ele almamız gerekmektedir. Konunun  özüne baktığımız zaman aslında radyasyon insanlar için yeni bir durum  değildir. Gerek doğal radyasyon gerekse tıbbi uygulamalarda kullanımı  ile günlük hayatımızın bir parçası durumundadır. Türkiye için yeni  olan nükleer güç santrallerinin kurulması. Nükleer güç santrallerinin  normal çalışma koşullarında çevreye yaydığı radyasyon miktarlarını  incelediğimizde doğal radyasyon seviyelerinin altında kaldığını  görebiliriz. Burada riskli olan ve halkımızı tedirgin eden konu, bir  kaza durumunda yaşanacaklardır ve bu noktada ön yargılı tepkileri çok  normal karşılamak gerekmekte. Son yıllarda kurulan NGS’ler en gelişmiş  güvenlik teknolojileriyle donatılmaktadır. VVER 1200 teknolojisiyle  kurulan Akkuyu NGS’de güvenlik birinci önceliktir. Her türlü olumsuz  senaryo düşünülerek tasarlanmıştır. Bizler bilime inanmalıyız. Radyasyon ve NGS’lerle ilgili ön yargıları aşmanın tek yolu  araştırmak, öğrenmek ve anlamaktır. 
Türkiye’de “Nükleer Alanda Kadınlar” (NÜKAD) - “WIN (Women in Nuclear) Global Turkey” Üyesi Yüksek Nükleer Mühendisi Gülçin Sarıcı Türkmen, radyasyon ve nükleer santraller konusunda önyargı ve korkuların daha çok bilmemekten kaynaklı olduğunu söyledi.

Türkiye’de “Nükleer Alanda Kadınlar” (NÜKAD) - “WIN (Women in Nuclear) Global Turkey” Üyesi Yüksek Nükleer Mühendisi Gülçin Sarıcı Türkmen, radyasyon ve nükleer santraller konusunda önyargı ve  korkuların daha çok bilmemekten kaynaklı olduğunu söyledi. Aynı  zamanda Nükleer Enerji Mühendisleri Derneği Üyesi olan Türkmen, “Bir  nükleer güç santrali civarında yaşayan bir insan yılda ortalama  yaklaşık 0,0001 milisievertlik (mSv) etkin doza maruz kalır. Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK) tarafından açıklanan doğal radyasyon  miktarı yıllık ortalama 2,4 – 2,8 mSv arasında olduğu göz önünde  bulundurulursa NGS’lerden kaynaklı radyasyona maruz kalmanın oldukça  düşük olduğunu görebiliriz. Radyasyon konusunda da, nükleer santraller  konusunda da ön yargılar ve korkular, bilmemekten kaynaklanıyor. Bu  konuda gerçekleri öğrenmek yerine efsanelere, mitlere inanmayı tercih  ediyorlar. Bu direnci kırmalıyız. Bilime inanmalıyız. Radyasyon ve NGS’lerle ilgili ön yargıları aşmanın tek yolu araştırmak, öğrenmek ve  anlamak” dedi.

 

Radyasyon ve nükleer santrallerle ilgili merak edilenleri  yanıtlayan Türkmen’in ana mesajları şöyle oldu:

 

Radyasyon nedir? Normal ve insan sağlığına zararlı olmayan miktarı  nedir?

 

Radyasyon, elektromanyetik dalgalar veya atom altı parçacıklar ile  taşınan enerjidir. Radyasyonun insanlar ve canlılar üzerindeki  etkilerini daha iyi anlayabilmek için doğal kaynaklardan alınan  radyasyon dozlarını incelemek bir fikir verecektir. Doğadan ve  binalardan aldığımız doğal radyasyon dozları şöyledir: kozmik  radyasyondan aldığımız doz 0,4 mSv  yeryüzünden 0,6 mSv  yediklerimiz  ve içtiklerimizden 0,3 mSv  vücudumuzdaki uranyum ve toryum nedeniyle 0,2 mSv  atmosferdeki silah denemelerinden 0,005 mSv ve binalardaki  radon gazlarından 1,5 mSv. Diğer doğal kaynakları da kattığımızda  toplamda yılda aldığımız doğal radyasyon dozu dünyanın neresinde  yaşadığımıza bağlı olarak 2 ila 7 mSv arasındadır. Gerek film  çekimlerinden gerekse tedavi nedeniyle aldığımız tıbbi amaçlı  radyasyon dozu yılda yaklaşık 3 mSv kadardır. Yani, doğal radyasyon  seviyesi kadardır. Nükleer güç santralleri için ise ulusal ve  uluslararası olarak kabul edilen izin verilebilir maksimum radyasyon  dozu yıllık 1 mSv’dir. Ancak, nükleer güç santrallerinden normal salım  nedeniyle gelen katkı yaklaşık 0,0001 mSv kadardır. Özetle, doğal ve  yapay bütün radyasyon kaynakları hesaba katıldığında bir insan yılda  ortalama 10 mSv’e kadar radyasyon dozuna maruz kalmaktadır. Yapılan  çalışmalar kesin olarak göstermiştir ki, radyasyonda ancak 100 mSv’den  sonra kanserde dahil olmak üzere canlı üzerinde çeşitli semptomlar  görülmektedir.

 

Nükleer santraller ve radyasyon ilişkisini nasıl anlatabiliriz?

 

Reaktörlerden normal salım nedeniyle oluşan radyasyona maruz kalma  seviyeleri, tesislerin artan elektrik üretimine rağmen düşme  eğilimindedir. Bu, kısmen teknolojideki gelişmelerden kısmen de  radyasyona karşı alınan daha sert korunma önlemlerindendir. Genel  olarak, nükleer tesislerden yapılan salımlar çok düşük radyasyon  dozlarına yol açmaktadır. Bir nükleer güç santrali civarında yaşayan  bir insan yılda ortalama yaklaşık 0,0001 mSv'lik etkin doza maruz  kalır. Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK) tarafından açıklanan doğal  radyasyon miktarı yıllık ortalama 2,4 – 2,8 mSv arasında olduğu göz  önünde bulundurulursa, normal işletme koşulları altında NGS’lerden  kaynaklı radyasyona maruz kalmanın oldukça düşük olduğunu görebiliriz. Doğal radyasyon kaynaklarından olan kozmik ışınlar sebebiyle  insanların maruz kaldığı radyasyon miktarları bulundukları bölgeye  göre değişim göstermektedir. Yüksek bölgelerde yaşayan insanlar deniz  seviyesinde yaşayanlara göre daha fazla kozmik ışın kaynaklı  radyasyona maruz kalmaktadır. Dünya ortalaması 0,4 mSv olarak  belirlenen bu değer, And Dağlarında yer alan Quito ve La Paz  bölgelerinde küresel ortalamanın 5 katına kadar çıkabilmektedir.

 

Radyasyon tıpta hangi alanlarda kullanılıyor?

 

Bazı tıbbi durumların teşhisi ve tedavisi için X ışınları, gama  ışınları ve diğer radyasyon türleri kullanılır. Son yıllarda gelişen  teknolojilerle birlikte siklotronlarda üretilen izotopları kullanarak  daha kesin ve sofistike bir teknik olan pozitron emisyon tomografisi (PET) de tanı ve teşhis için kullanılmaktadır. PET'in en önemli klinik  rolü onkolojidedir, izleyici olarak Florin-18 ile birlikte, çoğu  kanserin saptanması ve değerlendirilmesinde en doğru yöntem olduğu  kanıtlanmıştır. Aynı zamanda kalp ve beyin görüntülemede de  kullanılır. Yeni prosedürler, PET'i bilgisayarlı X-ışını tomografi (CT) taramaları ile birleştirerek, iki görüntünün (PET-CT) birlikte  kaydedilmesini sağlamakta ve yalnızca geleneksel bir gama kamerayla karşılaştırıldığında yüzde 30 daha iyi teşhis sağlamaktadır. Alzheimerdan  kardiyovasküler hastalık ve kansere kadar çok çeşitli hastalıklarda,  birçok terapi yönteminde de radyasyon kullanılmaktadır.

 

Nükleer güç santrallerinde güvenlik nasıl sağlanıyor?

 

Nükleer Güç Santrallerinin tasarımlarının temelinde “Derinliğine Savunma İlkesi” yer almaktadır. Derinliğine savunmada amaç, radyasyon  ile kamu ya da çevre arasına kademeli bir yapıda yerleştirilen  fiziksel engellerin normal işletimde ve olası kaza durumlarında  etkinliğini sağlamaktır. Derinliğine savunma stratejisi iki yönlüdür: Birincisi, kazaları önlemek ve ikincisi, eğer önleme başarısız olursa,  potansiyel sonuçlarını sınırlamak ve daha ciddi koşullara evrimi  önlemek. Derinliğine savunma stratejisinin uygulanması, radyoaktif  maddenin çevreye salınmasını önleyen ardışık engeller dahil olmak  üzere birkaç koruma seviyesine odaklanmıştır.

 

Derinliğine savunma genellikle 4 seviyede yapılandırılmaktadır. Bir seviye başarısız olursa, sonraki seviye devreye girer. Birinci  koruma seviyesinin amacı, anormal işlemlerin ve sistem arızalarının  önlenmesidir. İlk seviye başarısız olursa, anormal işlem kontrol  edilir veya ikinci koruma seviyesi ile arızalar tespit edilir. İkinci  seviye başarısız olursa, üçüncü seviye güvenlik fonksiyonlarının  belirli güvenlik sistemlerini ve diğer güvenlik özelliklerini  etkinleştirerek daha da bariyerlerin bütünlüğünün korunmasını sağlar. Üçüncü seviye başarısız olursa, dördüncü seviye, dış radyasyon  salınımlarıyla ciddi kaza koşullarını önlemek veya azaltmak için kaza  yönetimi ile kazanın ilerlemesini sınırlar. Son amaç (beşinci koruma  seviyesi), tesis dışı acil durum müdahalesi yoluyla önemli dış  salınımların radyolojik sonuçlarının azaltılmasıdır. Fukuşima  kazasından sonra NGS’lerde güvenlik teknolojileri daha da  geliştirildi. Akkuyu NGS de Fukuşima sonrasında çıkarılan derslere  uygun şekilde tasarlanmıştır.

 

Radyasyon konusundaki kaygılarda Türkiye de önde gelen ülkelerden. Bu konuda toplumun hassasiyetlerini gidermek için ne yapılabilir?

 

İnsanoğlunun yüzyıllardır bilemediği ya da anlayamadığı bir durum  ile karşılaştığında gösterdiği ilk refleks her zaman korkmak olmuştur. Radyasyon korkusunu da bu şekilde ele almamız gerekmektedir. Konunun  özüne baktığımız zaman aslında radyasyon insanlar için yeni bir durum  değildir. Gerek doğal radyasyon gerekse tıbbi uygulamalarda kullanımı  ile günlük hayatımızın bir parçası durumundadır. Türkiye için yeni  olan nükleer güç santrallerinin kurulması. Nükleer güç santrallerinin  normal çalışma koşullarında çevreye yaydığı radyasyon miktarlarını  incelediğimizde doğal radyasyon seviyelerinin altında kaldığını  görebiliriz. Burada riskli olan ve halkımızı tedirgin eden konu, bir  kaza durumunda yaşanacaklardır ve bu noktada ön yargılı tepkileri çok  normal karşılamak gerekmekte. Son yıllarda kurulan NGS’ler en gelişmiş  güvenlik teknolojileriyle donatılmaktadır. VVER 1200 teknolojisiyle  kurulan Akkuyu NGS’de güvenlik birinci önceliktir. Her türlü olumsuz  senaryo düşünülerek tasarlanmıştır. Bizler bilime inanmalıyız. Radyasyon ve NGS’lerle ilgili ön yargıları aşmanın tek yolu  araştırmak, öğrenmek ve anlamaktır. 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve gazeteenerji.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.